Psikoloğun Merakıyla Bir Başlangıç
Bir psikolog olarak mesleğimin merkezinde, insan davranışlarının altında yatan bilişsel, duygusal ve sosyal dinamiklere dair sürekli bir merak vardır. İzlerken bize gerçeklik hissi veren televizyon dizileri dahi, aslında zihnimizde pek çok tuzakla oynar: kimlikler, arzular, çatışmalar, çözüm bekleyen sorular. İşte Ihlamurlar Altında dizisini incelerken de benzer bir merakla yaklaştım: Bu dizide hem mekan hem karakterler aracılığıyla hangi içsel ve toplumsal süreçler görünür oluyor? Dizinin çekildiği yer – İstanbul’un çeşitli semtleri – bu psikolojik haritanın bir fonu olarak değerlendirildiğinde ne anlatıyor?
Dizinin Mekânı: Şehir, Sınıf ve Kimlik
Dizi büyük oranda İstanbul’da çekilmiş olarak geçiyor. [1] Sadece bir şehir değil; zenginle fakir arasında mekânsal olarak bölünmüş, kimliklerin yansıdığı bir sahne. Dizi mekânının önemini üç psikolojik katmanda ele alalım.
1. Bilişsel Boyut
Mekânlar zihnimizde filtreler oluşturur. Fakir mahalle sahneleri ile lüks semt sahneleri zihinsel şemalarımızı devreye sokar: “ben kimim?”, “nerede yer alıyorum?”, “başka dünyalara ait miyim?” gibi. Dizide bu mekân dönüşümleri bize karakterlerin algılarını sunar: Yılmaz’ın mahalleden çıkma arzusu, Elif’in zenginlik hayali, Ömer’in klasik ayrıcalığı… Zihnimizde otomatik olarak karşılaştırmalar devreye girer. Bilişsel olarak izleyici, mekâna dair ön varsayımlarını test eder: Bu mahalledekiler ne hisseder, orada yaşayanlar kimdir? Bu sorular bizi karakterlerin zihinlerine davet eder.
2. Duygusal Boyut
Dizide mekân değişimiyle duygular da değişiyor. Yoksul mahalle sahnesi hüzün, umut, çatışma duygularını çağırırken; lüks ortamlar bir tür yabancılaşma, yalnızlık ya da arzunun doyumsuzluğunu hissettiriyor. Örneğin Yılmaz’ın varlıklı olduktan sonra boşluğu hissetmesi, “zenginlik = mutluluk” şemasının duygusal kırılmasını gözler önüne seriyor. Bu da izleyicide kendi “yeterlilik”, “aitlik”, “mutluluk” algılarını sorgulatır: “Ben mekânımı değiştirsem de duygum değişir mi? Veya ben zaten içsel bir boşluğu taşıyor muyum?” gibi.
3. Sosyal Boyut
Mekân aynı zamanda sosyal kimliklerin, sınıf farklarının ve toplum içindeki yerin yansımasıdır. İstanbul’un farklı semtleri, dizide – bilinçli veya bilinçsiz – karakterlerin toplumsal konumlarını gösteriyor. Yılmaz ve Elif’in mahalleye dair ortak geçmişi, aitlik bilinci yaratırken; Elif’in zenginlik dünyasına geçiş arzusu toplumsal yükselme ihtiyacını simgeliyor. Bu bağlamda izleyici de kendi sosyal kimliğini sorgular: “Ben hangi dünyadayım?”, “Hangi sınıfa ait hissediyorum?”, “Sosyal çevrem benim davranışlarımı ne ölçüde belirliyor?” gibi. Mekân, karakterleri çevreleyen sosyal yapı tarafından şekillendirildiği kadar karakterlerin de o yapıyı dönüştürme arzusunu aktarıyor.
Karakterler ve İçsel Yolculuk: Bilişsel, Duygusal ve Sosyal İlişkiler
Dizideki ana karakterler – Yılmaz, Elif, Ömer, Filiz – sadece romantik üçgenin ötesinde birer psikolojik portre sunuyor.
– Yılmaz: Basit bir mahalle delikanlısı olarak algılanırken, zenginlik dünyasına geçiş ve ardından yaşadığı boşluk onun içsel çatışmasını gündeme getiriyor. Bilişsel olarak “ben buradaydım”, “şimdi buradayım” düşüncesi ile yüzleşiyor; duygusal olarak “elde ettiklerim beni mutlu etmiyor” hissiyle; sosyal olarak “nerede duruyorum?” sorusuyla karşılaşıyor.
– Elif: Fakir mahalleden gelen bir kadın karakter olarak “daha iyi bir hayat” arzusunu taşıyor. Bilişsel olarak beklentilerini yönetmeye çalışıyor; duygusal olarak aşk, kıskançlık, hayal kırıklığı gibi yoğun hislerle; sosyal olarak ise sınıf değişimi ve kimlik kaybı riskiyle karşı karşıya.
– Ömer & Filiz: Zenginliğin getirdiği ayrıcalıkların yalnızlığa ve değersizlik hissine dönüştüğünü göstermeye hizmet ediyorlar. Bu da izleyicinin “benim hayalimde olan şey gerçek mutluluk mu?” sorusunu gündeme getiriyor.
İzleyiciye Davet: İçsel Deneyimlerinizi Sorgulayın
Bu dizi bir mekan belgesi değildir sadece; bir insan ve toplum psikolojisi haritasıdır. Siz izlerken şunları kendinize sorabilirsiniz:
– Ben hangi mekânda kendimi rahat hissediyorum? O mekâna ait hissetmek ne demek benim için?
– Değişen ortamlar benim duygularımı ve düşüncelerimi nasıl etkiliyor? Daha iyi bir mekâna geçmek beni gerçekten daha iyi biri yapar mı?
– Sosyal çevremin, sınıfımın veya kültürel geçmişimin benim kim olduğum üzerindeki etkilerinin farkında mıyım?
– Elif’in “daha iyi bir hayat” arzusu benim hayatımı da yönlendiriyor mu? Bu arzunun bedeli nedir?
– Yılmaz’ın zengin olduktan sonra yaşadığı boşluk, kendi hayatımdaki “elde ettiklerim ama…” hissiyle benzerlik taşıyor mu?
Bu sorular, dizinin sunduğu dramatik kurgu içinde sizde yavaşça şekillenen bir içsel diyalog kazandırabilir.
Sonuç
“Dizi mekânı sadece arka plandır” düşüncesi bu kez tersine çevriliyor: Mekân, karakteri ve izleyiciyi etkileyecek biçimde seçiliyor, kurgulanıyor, işleniyor. İstanbul’un farklı yüzleri, bu dizide karakterlerin iç dünyası için bir sahne görevi görüyor; bilişsel — “nerede / kimim?” — duygusal — “ne hissediyorum?” — ve sosyal — “kime aitim / kimim?” — sorularını tetikliyor. Bu yüzden izlerken sadece hikâyeye kapılmak yeterli değil: kendi içsel haritanı da gör. Çünkü belki de en derin kırılmalar, en sessiz dönüşümler bu haritanın içinde saklıdır.
Etiketler: #IhlamurlarAltında #diziçekimyerleri #İstanbul #psikolojiközellikler #bilişselpsikoloji #duygusalpsikoloji #sosyopsikoloji
—
Sources:
[1]: https://tr.wikipedia.org/wiki/IhlamurlarAlt%C4%B1nda?utmsource=chatgpt.com “Ihlamurlar Altında – Vikipedi”